Hayat, bana bir mola lütfen! Decaf olsun!

Şimdi daha iyi nefes alıyorum, hatta daha iyi düşünebiliyorum. Hepi topu beş saat aldım hayattan, hayatımdan ve tabi aynı zamanda bakıcımız Hayat Abla'dan. O beş saatte, şu fotoğrafta gördüğünüz kız çocuğuyla takıldım. Üç aydır ilk kez bu kadar uzun baş başa takılmış olabiliriz, beraber uyuyoruz tabi ama uyku bir bilinç kaybı hali, o saylanmaz diyebiliriz.

Hesapta yoktu böyle gün, şartlar güzel sıralandı, fırsatı kaçırmadık. Dedim vur kendini yola, eklercide durdum. "Bana ekler lütfen" dedim, benden önceki hanımefendi yarım kilo alırken, "size ne kadar lazımdı?" dedi adam, "iki ya da dört adet kafi" dedim, "nefsimi köreltmem için" diye de ekledim, neden yarım kilo almadığımı, evet o dükkana bazen sırf kendim için de girebileceğimi açıklamam gerek gibi geldi. Aldım, yolda yalana yalana yedim.

Kendimi yine tutamadım, birkaç oyuncakçıya girdim, ama almadım bir şey, bakındım sadece. Sonra "ekspres saç bakımı" yazan bir dükkan gördüm, ah tam bana göre dedim, girdim. Hayatımda saç bakımı yaptırmamışım, böyle bir günde hele ekspres!-dakikalarımın bile çok değerli olduğu bir gün bugün, o pazarlamacı "ekspres" lafı çok mühim. Girdim dükkana, "merhaba ben tam bundan istiyorum, nasıl bişi ve ne kadar ekspres" dedim, Çocuk yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan içeri gitti, birilerine sordu geldi "yalnız ondan kalmamış" dedi. "Hadi ya" dedim, ben de gülümsedim, çıktım gittim. Ama denedim en azından.

Sonra kendime koca bi kahve ile koca bir pasta aldım, "teyk evey evet" dedim, duramam yolum uzun. İçimden bi yerler ta denize inmek niyetinde, duramazdım. Önceleri bira aldığım büfeden de bir liraya gofret aldım, sonra ta Almanya'daki tatlı cadıya selam çaktım, çocuksuz günümdeki şaşkınlığımı ve kendime dönüş arzumu dillendirdim.

Sahile indim, çimenlere baktım, dalgalara baktım, denizin getirdiği taşlara baktım. Kurumuş ekmekleri martılara atan adama baktım. Aklıma Hayat Abla geldi, evdeki bayat ekmekleri ben atarken elimden alışı geldi, yoldaki hayvanlar yesinler diye bir yere bırakıyorum ben, ver bana deyişi geldi. "Vicdanlı" olmak böyle bir şey belki dedim.

Bebek arabasıyla iskelenin en ucuna giden bir kadına ilişti gözüm. Kadın uzaklara bakıyordu, dalgalara, bebek uyuyordu muhtelemen, aralarında mesafe vardı, bebek arabası başka yere kadın başka yere bakıyordu. O an okuduğum yazıların etkisiyle "yalnız değilsin ablacım" demek geldi içimden, tuttum gittim yanına kadar, ben yaklaştıkça o bebek arabasına yaklaştı, benden korktuğunu anladım. Korku kokusu duydum yosuna karışan, daha da ilişmek istemedim. Bir alıp veremediği olabilirdi bebekle o gün, gece onu hiç uyutmadığı için kızgın olabilirdi, en doğal hakkıydı, şimdi bir aralık bulmuşken denize, ta adalara bakarak nefes alıyor olabilirdi. Ama ben bir yabancıydım, ve ben sözkonusu olunca, tüm kızgınlığı geçip gidiveriyordu çocuğuna, onu benden korumak asloluyordu, ya da bana öyle geldi, saygı duydum. İlişmeden uzaklaşıverdim.

Sahilde voleybol oynayan bir ekip vardı sonra, uçan ve kaçan her sayı için çılgınlar gibi bağırıyorlardı, onları seyrederken en az onlar kadar keyif alan bir ekip de vardı, bisikletli, yaya, çökmüş, dikilmiş... Herkes birbirinden sebepleniyordu, ne güzeldi. Hem yabancı hem tanıdık olmak ne güzeldi, güzel Aralık günü ne güzellikler sunuyordu hepimize.

Daha onca şey oldu kendine göre. Eve geldiğimde, her şeyi daha bir seviyor gibiydim. Kızımı daha güzel bastırıyordum göğsüme, Hayat Abla'ya daha sevgi dolu bakıyordum, daha güzel gülümsüyordum. Daha yakın hissediyordum sevdiğim her şeye karşı kendimi.

Kızın göğsümde sakinlemesinin ne kadar sarhoş edici olduğunu yine hatırlıyordum, ya da oğlanın her yemeği "yanımda" yemek istemesinin ne kadar güzel bir şey olduğunu. Varsın yesindi, varsın göğsüm iyi gelsindi diğerine. Bana biraz ben kaldıktan sonra, çoğalabilirim hepinizle, ince ve kırmızı çizgim bana ben kalması. O kalmadığında ben bile tanıyamıyorum kendimi, o yüzden, bazen hepinizden izin istiyorum, içimdeki kız çocuğuyla meselem oluyor, onunla onun dilinden konuşmam gerekiyor.

O bazen sadece kahve, sadece sahil ve sadece rüzgar istiyor. O kadar...




Yorumlar